Televizyonda sunulan içeriklerin gerçeklikle olan mesafesi, izleyicilerin bu görüntüleri sorgulamadan kabul etme eğilimiyle birleştiğinde ciddi bir sorun teşkil ediyor. Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın'ın analizine göre, televizyonun görsel gücü, diğer iletişim araçlarına kıyasla daha derin bir etki yaratıyor. Özellikle gündüz kuşağı programları ve dizilerde sergilenen, çoğu zaman geleneksel değerlere aykırı ve toplum tarafından hoş karşılanmayan olaylar, izleyicilerin zihninde normalleşme eğilimi yaratıyor.
Görünür olanın model alınması ve sorgulanmadan kabul edilmesi, televizyonun etkileri arasında öne çıkıyor. Şiddet, aldatma ve gayrimeşru ilişkiler gibi unsurların ekranda sıkça yer alması, bu tür davranışların yaygınlaşmasına ve normalleşmesine katkı sağlıyor. Bu durum, özellikle genç izleyiciler üzerinde olumsuz etkiler bırakabilirken, medya ve sosyal medyanın etkileşimiyle daha da güçleniyor.
Medyanın arz-talep ilişkisi çerçevesinde şekillendiği düşünüldüğünde, televizyonun sunduğu içeriklerin ahlaki bir tartışma alanı yarattığı görülüyor. RTÜK'e yapılan şikayetler ve toplumun farklı kesimlerinde yaşanan izleme ve şikayet etme bölünmüşlüğü, bu tartışmanın önemli göstergeleri. Medyanın toplumsal gerçekliği yansıtma iddiası, özellikle gündüz kuşağı programları ve dizilerdeki temsilin bütünü veya geneli yansıtmadığı şüphesiyle gölgeleniyor.
