Eski Türklerin gökyüzüne bakışı, sadece bir seyirden öte anlamlar yüklüydü. Onlar için gök, Tanrı'nın evi, zamanın dili ve geleceğin aynasıydı. Bugün burç yorumlarıyla bilinen astrolojinin temellerinin binlerce yıl öncesine dayandığını ve bu sistemin kurucuları arasında Türklerin de olabileceği düşünülmektedir. Rus araştırmacı Sofi Tram Semen'in de belirttiği gibi, ilk astrolojik sistemin Türkler tarafından kurulmuş olması ihtimali oldukça dikkat çekicidir. Bu durum, Türklerin gökyüzüne atfettiği derin anlamın bir yansımasıdır.
Eski Türkler, gökteki her hareketin Tanrı'nın bir mesajı olduğuna inanıyordu. Hayatı bir döngü olarak gören bu anlayış, '12 Hayvanlı Türk Takvimi' ve '12 yıllık döngü' gibi sistemlerin doğmasına öncülük etti. Prof. Dr. Salih Yılmaz'ın da belirttiği gibi, burçların yorumlanması ve astroloji ilminin kökenleri Kök Tengri inancıyla yakından bağlantılıydı. Şamanlar ve kamlar, yıldızlarla iletişim kurarak toplumun geleceğini yönlendirmeye çalışıyorlardı. 'On iki burç, on iki ay, on iki dolunay' gibi yapılar, göğü anlamaya çalışan kadim bir halkın bilgisinin ürünüydü.
Kaşgarlı Mahmud'un Divanü Lugât’it-Türk'ünde bile yılların uğuruna inanıldığı, bazı yılların savaş, bazılarının bolluk getireceğine dair inançlar anlatılır. Irk Bitig gibi metinlerde yıldızlarla ilgili fallar bulunur. Türkler, Kutup Yıldızı'nı 'Altın Kazık' olarak adlandırır, göğün direği ve kaderin rotasını çizen kutsal bir mihrap olarak görürlerdi. Burçlar, sadece karakter çözümlemesi değil, aynı zamanda evlilik kararlarından göç zamanına, savaş günlerinden tarım takvimine kadar birçok konuda yol göstericiydi. Türkler, geleceği merak eden diğer halklar gibi, Tanrı'nın mesajını gökyüzünde aradılar.
